son dakika

MİLLİ GAZETE

23 Nisan 2009 Perşembe

Kendi aramızda diyaloglar (2)

Daha Önce

Kendi aramızda diyaloglar

Daha Önce Kendi aramızda diyaloglar

başlığı ile yazdığım yazıya Değerli bir hanım arkadaşımızdan gelen cevap ve sorulara aynı başlık ile belki yeniden uzun cevaplar gelebilir diye ayı başlığa (2) ekleyerek gönderiyorum. Üzeri renkli yazılar cevap verene eğik yazılar ise bana aittir.

Kendi aramızda diyaloglar (2)




Şimdi bende soruyorum size
1) Sahte olduğunu ileri sürdüğünüz " Kurtuluş Savaşı" sonrasi samimi bir Müslüman

olduğundan şüphe duyulmayacak olan Rahmetli Mehmet Akif Ersoya sahte bir İstiklal Marşı yazdırıp TBMMinde 3 defa ayakta okutturan ve kabulünü sağlayanlar da İngilizler miydi Yüksek ahlakıyla tanınmış Mehmet Akif için o bir sahtekardı diyebilir miyiz



Sayın Aslı Hanım

Cevap 1)

Ben sahte bir kurtuluş savaşı derken, Bu savaşın sahte olduğunu İstiklal savaşını yürüten kadroların bu sahtelikten haberdar olduklarını söylemedim.

Zaten usta İngiliz politikası dediğim oyun bir alay askerle üç yüz milyon nüfuslu Hindistan’ı ele geçirip yönetmektir. Yüksek diplomasi düşmana yaptırmak istediği şeyi kendi rızası ile yaptırmaktır. Bununda çok çeşitli yolları vardır ustaca işlenip adım, adım uygulanır. Size yakın tarihten birörnek vereyim.

Örnek: Refah partisi yükselmekte ve bazı güney asya ülkeleri ile işbirliği yapıp uçak sanayinden elektroniğe kadar hızlı bir teknolojik atılım ile TC.Devletinin liderliğinde G 8 ler diye Müslüman ülkelerden bir birlik kurarak AB nin bu kuruluşun gerisinde kalmasına sebep olacak ve ileride ABD’den bağımsızlaşacak bir politika izlemeye kalkışmıştır. Bankalarda uyguladığı havuz sistemi tam takır büyük açık veren bütçeyi, hızla bir iki ay içinde denk bütçe yapmış memur ve işçiye eksi reel zam öngörülen bir sırada Asker memur ve tüm işçilere % 150 zam yapma imkanı elde etmiş ve eğer üç beş sene iktidarda kalacak olursa Türkiye’nin nasıl bir süper güç olabileceğini herkese kanıtlamak yolunda ilerlemektedir. İşte burada dışarıdaki hegamon güçler içerideki medya yolu ile bu gelişmeleri küçümseyip bunların niyeti şeriat getirmek adı altında modern yaşam tarzını tehdit altında gösteren bir kampanya ile askerleri, daha doğrusu kendilerini rejimi korumakla görevli sayan ve halkı ve ülkeyi korumayı alt sıralarda düşünmüş generalleri kışkırtır ve önce 28 şubat yaptırıp ülkeyi bir anda iflasa sokar. Sonrada o kaos da Dünya çapında bir ekonomist ve siyaset operatörü olan Hitler zamanında Ankara da görevli Alman büyükelçisinin Yahudi sekreterinin oğlu Siyonist kökenli Kemal derviş ve Siyonist CIA üst düzey görevlisi eşi ile birlikte Türkiye ye teamüllere aykırı bir şekilde başbakandan daha yetkili bir bakan olarak getirilip bakan olarak

Aslında sömürge valisi olarak gönderilip siyasi ve ekonomi operasyonla güçlü bir şekilde yeniden bağımlı kalacak ve kim gelirse gelsin tekrar bağımsızlaştırılamayacak şekilde dizayn edilip sonra mevcut hükümet çökertilip AKP hükümeti getirilir.

Burada ne Erbakan ve Rafahyol hükümeti haindir. Ne onu düşüren Generaller içlerinde hainler olmasına rağmen diğerleri de geri zekalılıkları dışında haindir.

Hepsi güzel kurgulanmış bir oyunun içinde oyunun kurgulanışı kendilerine başka şekilde düşünme farkı vermediği için standart insan davranışları göstererek tamamı kullanılmışlardır. Halbuki oyun dahi 150 200 yıldır sürmekte olan oyunun bilmem kaçıncı perdesidir. Onlardan sonraki perdede aynı generaller gene sahne alırken refah yolun yerini diğerleri Ecevit Bahçeli Kemal Derviş falan almışlardır. Daha sonraki perdede de Erdoğan Ve Baykal sahne almıştır.

Oyun hala devam etmektedir.

İşte Atatürk, İnönü, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Mehmet Akif vs de Kendilerinden sonraki İnönü perdesi ve kendilerinden önceki İttihat ve terakki perdesinin arasında sahne almışlardır. İttihat ve terakkide Sultan Abdülaziz suikastı ile uzun vadeli oyunda sahne almak yerine kendisi sahne düzenleyecek kadar kabiliyetli olan Abdülhamit hanın bozduğu oyunu yeniden İngilizler ve Siyonistler lehine çevirmek için ama çoğu asla ihaneti düşünmeden kendilerini zeki sanan ahmaklardan oluştukları için kendilerine sunulan sahnede perde almışlar hem Osmanlıyı hem de kendilerini yakarak fakında olmadan düşmanın planını uygulayıp düşmana çok büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Abdülhamit karşıtı o zamanın aydınları sonradan nerde ise tümü hata yaptık diye pişman olmuşlardır. Buna şu anda Türkiye dışında kalmış olan diğer ülkelerin Osmanlı aydınları ve onların bu günkü torunlarıda dahildir. Bu yüzden Mehmet Akif Merhum giremez bir ülkeye düşman önce tefrika girmeden demektedir. Şu anda ülkemizde düşman cirit oynuyorsa tefrika olduğu içindir.

Tefrikayı sürekli besleyende CHP ve Askeri sistem olmuştur. Umalım da artık bu tefrikayı sürdürecek uygulaması imkansız aşağılama amaçlı düşman kurgusu yasakları sürdürmekten vazgeçerler. Sonuç: oyunu kuran farklılıkları hesap ederek oyununu hepsini birden oyuna nasıl katacağını bilerek ona göre kurmuştur. İngilizlerin Hindistan politikasını onlarca kere yazdım. Ama maalesef bırakın oyun bozmayı verdiğim Hindistan örneğini bile anlayacak kapasitede bir arkadaşa rastlayamadım. Çünkü insanlar biz ve ötekiler şeklindeki primitif düşünce düzeyinden maalesef henüz bir üst düzeya çıkabilecek donanımdan ideolojiler dönemi bitip aradan bir 20-30 sene geçmedikçe de anlayabilecek bir zekaya sahip olamayacaklar. Unutmayın ben inana bir kişi olarak hiç onaylamadığım Aziz Nesine hala hak vermek istemiyorum ama bütün ideolojikbakış açıları beni onu onaylamaya zorluyor.



2) Sömürgeci düzenin planlayıcıları şüphesiz ki değirmenlerine su taşıyacak kadroları titizlikle seçerler Sizin devşirmeler olarak tarif ettiğiniz insanlar aslında devşirilenler değil özlerine dönenlerdir Bu gerçek Hz Muhammedin dünyadan çekilmesinin akabinde başlayan mezhep kavgalarıyla Asr-ı Saadet denilen ilk yüzyıl içerisinde 4 Halifenin tamamının katledilmesiyle de çıkar karşımıza İnsan kendisine sormadan edemiyor doğrusu Bu nasıl Saadet Asrıdır ki Dinlerini parça parça edip ayrı ayrı gruplara ayrılanlarla senin hiçbir alakan yoktur Onların işi Allaha kalmıştır Sonra O kendilerine ne yaptıklarını haber verir diyerek Tehvidin nasıl korunabileceğini ve Tevhidin nasıl ortadan kaldırılabileceğini apaçık ilan eden Kurana rağmen 15 asır sonra bile sanal övgüleri devam ettirilebilmektedir ilk parçalanma operasyonunun Gelelim 15 asırdır İslam Kardeşliğini yani İslam Birliğini savunur görünen bu mezhep tarikat ulemalarına Halifelere ve Şeyhülislamlara Kimdir bu insanlar İslam Dini Mensupları bu ayrişmanın senaryosunu kendi başlarına mı yazıp oynadılar Sayısız devşirme ulemanın Şeyhülislamın tarikat şeyhinin Tevhidin parçalanmasında başrol oynamalarını kim inkar edebilir Demek oluyor ki gerçekte özlerinin icabını yerine getiren bu insanlar devşirme değillerdir

Düşünelim şimdi Koca İslam Dünyasının Halifesinin toprakları nasıl oluyor da sistematik zayıflatmalara uğratılıp işgal edilebiliyor ve nasıl oluyor da İslamın Halifesi işgalin ana planyacısının üniformalı temsilcileri karşısında yerlere kadar eğilip selamlayabiliyor bu İslam düşmanlarını Bütün bunlar olurken hiç mi gerçek bir Müslüman alim yoktu İslam Dünyasında ve Osmanlı Topraklarında Başı İslam düşmanları karşısında eğdirilen İslamın kendisidir ve bizzat Halifeye uygulattırılmıştır bunun lamı cimi yoktur zira Osmanlının çöküşü bir kaç asır sürmüştür Uyuyor muydu bütün Halifeler bütün Şeyhülislamlar bütün mezhepler bütün tarikatlar

Cevap 2)

Sayın Aslı Hanım

İnsanlar hem birer, birer apayrı içbükey düyalar dır hem de gruplar halinde kendilerine en yakın olanlar ile dayanışmalar kurlar. Bu dayanışmalar ırk nbirliği din birliği soy birliği dayanışarak korunmak için güvenlik birliği. Çıkar birliği, sogun birliği, gizemli bilimlerden istifade amaçlı birliklerden bilim araştırma birliği hayır birliği gibi pek çok birliktelikler oluştururlar. İnsanları yöneten iç güdüleri aklı kibiri gruru zekası vs. dir.

Bunlardan biride toplumsal açıdan belki en kuvvetlisi inanç birliği ise bireysel veya daha küçük gruplar içinde çıkar birliğidir. İnanç birliği başkalarına sızmak da isteksizdir ve

başarısız. Çünkü onlar daha çok tebliğ davet ederler gelen gelir. Gelmeyenler inananların çok da derdi değildir. Ama çıkar birlikleri her yere her kesime her gruba ve her bireyin akıl ve gönlüne sızabilirler ve onları içlerinden esir alırlar.

Peygamber gelmiş ama daha önceki dinlerdeki hükümleri de ortadan kaldırıp yeni hükümler ve yeni anlayış tarzı getirmiştir.

Eski din ise daha önce ifsat edilmemiş olsa idi zaten yeni peygamberin gelme sebebi ortadan kalkardı. İşte çıkar birliktelikleri eski dini dinin hükümlerini de ustaca kullanarak kendi dileklerini din adına gibi gerçekleştirmenin yollarını bulmuşlar ve dinleride ifsat ederek din adına kendi hegemonyalarını kuran çıkar birlikleri haline dönüşmüşlerdir.

Bu yüzden Hz İsa Önceki çıkar birliğine dönüştürülüp ifsat edilen dini düzeltmeye gelmiş ve kendilerini Musevi dindarlar kabul eden kişilerin çıkarına dokunduğu için çarmıha gerilmek istenmiş ve kendilerince gerip işkence ile öldürmüşlerdi. Bunun gibi Son peygamberde beklendiği gibi İsa peygamberi öldürenlerin neslinden değil de Amca oğulları olan Arapların içinden gelmiş ve onların hem çıkar birliklerinin dışından hem de benliklerinin toplamı olan ırk bencilliklerinin de dışından gelmiştir. Kuran onların son peygamberi oğullarını tanır gibi tanıdıklarını ama inkar ettiklerini belirtir. Bu yüzden dinler hak dindir ama çıkar birlikleri ve bireysel çıkar savaşçılarının sızması daima mümkündür.

Peygamberin dönemine asrı saadet denmesi çok doğrudur. Çünkü insanlara saadet içinde yaşama ve ölme imkanı getirmiştir. Bu açıdan asrısaadet bu günde pek çok ailede fertde devam etmektedir. Çünkü belli bir takım kesimlerin fertlerinin kendilerine yapılan tüm saldırılara yapılan haksızlıklara, zindanlara atılmalara ve her türlü acıya rağmen kendilerini mutlu hissetmekten alıkoymadığını yakınen bilen bir kişiyim. Fakir yuvalarında eşler çocuklar tüm yoksulluğa rağmen Allahın kendilerini sevdiğine inanmakta ve dünya nimetlerinin tümüne değişmeyecekleri bir mutluluğu yaşamaktadırlar. Hatta zengin olup da diğerleri gibi bencilleşmekten korkmaktadırlar. Bu ülkede yaşayan her kesimin içinde bulunmuş tabandan zirveye kadar çok kişi tanımış bir kişi olarak söylüyorum. Eşler arası münasebet ve çocukların mutluluğu açısından dini yaşayan kıt geçimli kişilerden daha mutlu aileler görmedim.

Halifenin İngilizler üniformalılar karşısında yerlere kadar eğildiği saçmalığı ile ise ayıp etmişsiniz. Bunlar İngiliz basınından alınmış karikatürlerdir. Tıpkı teskere olayında tükiyenin orasına burasına para sıkıştırılan aşifte bir dansöz olarak karikatitür konusu olduğu gibi ama gerçeğin bunun tam tersi olduğunu gayet iyi biliyoruz. Alimler konusu ise elbette islama karşıdevrim yapılan bir ülkede bu devrimi yaptıran yabancıların dışarıdaki günümüz ramuseni ve içeride de İlhan Selçuk ve Türkan Saylan’ları olacak ve motosikletli çocuk lara tecavüz edip öldüren tecavüzcü Mason opera sanatçısından hiç bahsetmeyecek, ama eski bir devlet içi bir tür Ergenekon üyesi provokatör olan ve o zamanın Cumhuriyet gazetesinin İlhan Selçuğu olan Ahmet Emin Yalmana provokatif saldırı yaparak Müslümanların tepesine çökülmesi için gerekçe üretmekte kullanılan ve 28 şubat önceside Aczimendi lideri Müslüm Gündüzün basıldığı evi Ergenekon’un Sisi denilen travestinin organizatörlüğünde Müslüme kendine ait evi kiralayan, Vakit Gazetesine sızdırılmış ajanları olan 78 yaşındaki Hüseyin Üzmezi hiç gündemden düşürmeyenlerin Müslüman kimlikli alimlere bir sürü iftiralar ile saldırıda kullandıkları sözleri bir birimize karşı kullanmanın hiç de şık olmadığını düşünüyorum.

Kaldıki Osmanlı bir şeriat devleti değil beklide Laiklik sisteminin kendi çağına göre en ileri düzeyde uygulayıcısı idi. O gün şeriat elden gidiyor diye bağırtılanları bağırtanlar ile bu gün laiklik elden gidiyor diye bağıranları bağırtanların aynı mihraklar olduğundanda hiç kuşku duymuyorum.

Asrısaadet de çıkan savaş ve fitneleri insan denilen varlığın naturasından ve insanların bu dünyaya gönderiliş hikmetlerinden öğrenmeleri ve dersler alıp sonuçlar çıkarmaları gerektiğinden ilahi hikmetler olarak öyle olması gerektiği için öyle olduğunu düşünüyorum.

Nitekim Hz. Peygamber gelecekte olacakları İstanbulun fethinden zamanında yiğit bir savaşçı ve ilk Müslümanlardan Sümeyye Hatın İle Yasirin oğlu olan Ammar bin Yasir’e

Seni baği (sapık) taraf öldürecektir demiş. Nitekim Hz. Ali ile Muaviye arasındaki iç savaşta,

son ana kadar tarafsız kalan Ammar bin Yasir , Muaviyenin savaş hilesi olarak Kuran ayetleri yazılı sayfaları mızrakların ucuna takarak savaş alanına girmesi ve onlara kılıç sallamakta çekinen Hz. Ali ordusunun geri çekilmeye başlaması bozgun ihtimali belirdiği anda da bir tepeden atı üzerinde savaşı seyir eden Yasir atını sürüp Hz. Ali tarafından savaşa katılarak Muaviye tarafından gelen bir okla şehit olmuş ve haklı ile haksızın kesin olarak belirlenmesini sağlamıştır.

Kısacabu olayları bu şekilde tartışmakla bir yere varamayız. Bunlar takdiri ilahidir. Yoksa genişliği kuranda yerler ve gökler kadar olan cennette Allah Ademle Havvaya milyonlarca yıl arasalar bulamayacakları bir ağacın meyvasını gösterip şu ağaca yaklaşmayın diyerek onların içine o ağaca mutlaka yaklaşacakları yasağı koyarmıydı.

Tüm bunlar gelecekteki sonsuzlukta cevapları alınacak temel ilk öğrenim dersleridir.





3) Muhiddin Arabi Sizin taptığınız Tanrı ayaklarımın altındadır diyene kadar Siz taptığınızı sandığınız Tanrıyı ayaklarınızın altına almışsınız deseydi saf bir Müslümanın tavrı olmaz mıydı sizce bu tavır

Selamlar



Muhyiddin’i Arab’i

Orada kendisini yargılayan yargıçların ve seyircilerin bilmediği bir şeyi o güne ve orada bulunanlara değil geleceğe söylemektedir. Çünkü bazen insanların yaşadıkları dönemde henüz insanlık ya da o yöre halkı o sözü anlayacak düzeyde değildir.

Mesela Güneşe ve ondan ışığını alan Ay’a. diye kasem edilen ve onlar hepsi kendi yörüngelerinde ilerlerler diye devam eden ayeti o geldiği dünden asırlar sonrasındaki zamanlara kadar kim anlayabilirdiki..

Peygamberin getirdiği dönemde ta Gaile dönemine kadar insanların anlaması eğer bilim gelişmese yinede mümkün olamazdı..

Mesela Yıldızların yerlerine kasem ederim ayeti, neden yıldızlar değil de yerleri sorusu ancak günümüzde, gördüğümüz ve yıldız zannettiklerimizin aslında o yıldızların belki milyon yıllar önceki yeri olduğunu bilgisi olmadan nasıl anlayabilirdik.

İşte İbni Arabi de Ayağının altında bir hazine gömülü olduğunu bugün materyalizmin körelttiği bizlerin bile hala nasıl bilebildiğini anlayamadığımız bir şekilde Seyit Ali Reis haritasını da anlayamadığımız, Piramitlerin inşasındaki bilimsel ve çok ilginç hesap ve astronomi ile ilgili ölçümleri de anlayamadığımız gibi, o bir şekilde onlara anlamayacakları için, bizlerin ise bu işi nasıl bildiğini hala anlamadığımız en azından sözün manasını açıklaması açısından Yavuz Sultan Selimin ispatı ile sadece doğru söylediğini anlamakla beraber nasıl bildiğini beklide çoğumuzun hiç anlayamayacağı gerçeği, gelecekte anlaşılmak üzere sizin taptığınız altın ve gümüş yani para şu anda benim ayağımın altında gömülü durmaktadır ama ben ona tapmadığım için size çıkarmanız fırsatını vermeyeceğim. Çünkü bu sizin azgınlığınızı ve cehaletinizi artırmaktan başka bir işe yaramaz demektedir. Bunu söyleyen isterseniz kayıpta bakın diyebilirdi. Ama bu sözünden dolayı öldürülmüş ama Yavuz Sultan Selim Şam’a girip de orayı kazdırıp durumu açığa çıkarana kadar gizli kalmıştır.

Yargıçlarında bu sözü ispatla demesine sözümün doğruluğu sin şın’a girince anlaşılacaktır diye şifreli bir cevap vererek sin harfi ile başlayan Selim’in Şın harfi ile Şama girip orayı kazdırıp gerçeği ispatlayacağını dahi öldürülmesinden önce beyan etmiştir.

Konunun buralara gelmesi günümüz asrı cahiliyesi döneminde bizleri küçük düşürecek bir sohbettir. İşte asrı saadet bunlarsın komik yada bilimsellik ile izahına gerek kalmayan herkesin içinde yaşadığı ve çoğunun anladığı dönemin adıdır.

Söz çok uzuyor. İnsan havsalası günümüzde bir sürü kalabalık ile doldurulup aslı göremez olduğu için o günlerde birkaç kelime ile daha geniş kapsamlı ve anlaşılabilir konular günümüz devri cahiliyesin de bunca uzun söze rağmen yinede tam anlatılamıyor.

Ne hazin değil mi?

Selam ve Saygılar

A.D.Şimşek

Hiç yorum yok:

Bookmark and Share