son dakika

MİLLİ GAZETE

28 Mayıs 2009 Perşembe

AK Parti milletvekillerine açık mektup

Sayın Milletvekilleri

Bir süredir Suriye sınırındaki vakti zamanında neden mayınlandığı da tam anlaşılamayan Mayınlı arazilerin temizlenmesi ile ilgili bir yasa tasarısı sadece muhalefetin değil tüm milletimizi nerede ise tamamına yakınını çok aşırı derecede rahatsız etmektedir. İlk defa kamuoyunda AK. Partinin durumu muhalefetin dediği gibi acaba iktidara getirilişleri ülke topraklarını kalemine uydurup satmak için mi ABD ve AB tarafından desteklendi kuşkusu çok ciddi olarak zihinlerimizde bizleri dehşete düşürecek kadar endişe yaratmıştır.

Kendim kişisel olarak demokrasi açılımı nedeni ile bazı eksik ve kusurlarına rağmen AK partiye en azından kendilerine yapılan saldırıları önlemekte destek vermiş bir vatandaş olarak ilk defa acaba Başbakanın şahsında dolandırıldık mı diye iliklerime kadar titremekteyim.

Halkın içinden bir kişi olarak açıkça şunu belirtmek istiyorum. Sakın malum tezkere olayında olduğu gibi, tezkereye ret oyu verenlerden önemli bir bölümünün yeni seçimde liste dışı bırakılmış olması sizleri endişelendirmesin. Çünkü bu yasanın çıkıp uygulanması halinde zaten hep birlikte Bülent Ecevit’in Başbakan olarak girdiği seçimde % 1 e düşmesi ile aynı akıbet sizlerinde zaten kaçınılmaz ve kesin sonunuz olmakla kalmayıp hepinizin çocuklarına bırakabileceğiniz şerefli bir adınızın da kalabileceğini hiç zannetmiyorum.

Bu çok vahim durumla ilgili görüşlerimi bu mektubun sonuna ekleyeceğim.

Şu kadar söyleyeyim ki AK. Partinin kuruluşundan beri oldukça popüler sayılabilecek bir internet yazarı olarak, bunca yıldır sadece demokrasinin yerleşebilmesi amacı ile partinize yapılan tüm saldırılara karşı uğradığım hakaret ve aşağılanmalara rağmen vermiş olduğum savunma desteğini bu kanunun çıkması sonucunda temelli terk ederek bu kanunun uygulanamaması için her türlü çabaya canım bahasına çalışmak zorunda olduğumu hissediyorum.

Bu konuda sizleri de azami ölçüde duyarlı olmaya ve akıbette nasıl uygulanacağı meçhul ve bazı iddialara göre tarımdan ziyade bir petrol denizin altında yattığı bu hazineyi kesinlikle bir daha kurtaramayacağımız bir duruma düşürmemenizi için gereğini yapmaya çağırıyorum. Ne kira ne icar ne de başka bir şekilde tapulu mülkümüzün ucunu başkalarına kaptıracak bir kapının açılmasına izin vermemek için elinizden geleni ve bu konuda asıl sadakatin vatanımıza,milletimize ecdadımız ve torunlarımıza olduğunun kesinlikle bilinip asla hatırınızdan çıkarılmamasını hepinizden Allah ve millet huzurunda istirham ediyorum.

Bu tasarıya oy vermeyi milletimiz ile vatan duyarlılığı konusunda ayrışma noktası olacağının farkına varmanızı dilerken Allahın basiretinizi sonuna kadar açarak hareket edebilmeniz için yar ve yardımcınız olmasını diliyorum.

Umarım meclisimizde ileride kendi çocuklarının bile yüzüne bakamayacak bir duruma düşmek hiçbir milletvekilim için asla tahakkuk etmesin.

Enderin saygılarımla

Yukarıda eklemeyi istediğim daha önce internet gruplarında yayınlanmış olan yazımı bir de sizlerin dikkatinize sunarak içindeki acı ve ıstırabımı paylaşmak istiyorum.

Söz konusu yazım

Mayınlı bölgenin temizlenmesi ile ilgili tartışmalarda GKB lığının bizim bu konuda bu işi yapacak kadro ve ekipmanlarımız yoktur mealindeki açıklaması üzerine burada hükümet ile askeri kesim arsındaki tutum benzerliğini beni endişelendirdiği konusuna değinen bir yazı yazmıştım.

O yazışma içine müdahil olan yazarlardan biri benim hakkımda şöyle bir cümle kullanmış.



Peki iktidar bu ihaneti yapmaya çalışırken, buralardaki kalemşorları ne yapıyorlar, AKP ihanetini gizlemek için işin içine Ordu ve Muhalefeti dahil edip, suyu iyice bulandırmaya çalışıyorlar.

Sn. Simsek, konu açıkca AKP iktidarinin ülkeye ihaneti oldugu halde, neden açikca belirtmekten kaçıyorsunuz.

Böyle bir uygulamayı düşünmek bile aymazlığın daniskasıdır, ülke topraklarını peşkeş çekmeye çalışanlara ve onların işbirlikçilerine yazıklar olsun, yuh olsun.

Her duyarlı vatandasın bu haysiyetsizliğe karsı çıkmak temel görevidir.



Cevabım

Konuyu dikkatle izliyor ve kesin bir kanaat oluşturmak için çabalıyorum. Böyle bir konuda hükümete destek vermek gibi yandaş çavuş ilişkisini gözeterek düşünmemin mümkün olmadığını beni tanıyanlar bilirler. Bu yüzden bu konuda belki henüz hükümet aleyhine henüz bir şeyler yazmamışsam da bu konuya değinerek hükümetin lehine de bir şey yazmadığımı ve yazılanlara karşı çıkmadığıma da dikkat etmeniz gerekirdi. Ben bu gibi işlerde meleğin, şeytan ve şeytanın, melek şeklinde gösterildiği ve bakınca da aynen bu şekilde göründüğü pek çok olaya şahit olmuş bir kişi olduğum için kesin bir kanaate varamadığım konulara sadece, bende bir şey söylemiş olmak için asla katılmam. Fikrim kesinleşmeden de ahkam kesmem.

Kalbimdeki ibre bu konuda tam hükümet aleyhine dönmüş ve kuşkularım hükümete yönelip muhalefeti haklı bulmaya başladığım bir sırada GKB lığı bildirisi geldi.

Buna nasıl olup da sizin dikkat etmemiş olmanızı da anlamakta zorlanıyorum.

Hükümet tam da, muhalefet tarafından tüm vicdanlarda köşeye sıkıştırılmış iken, GKB lığı bir bildiri ile ordularımızın bu mayınlı bölgeleri temizleyecek kabiliyet ve donanımda birimleri olmadığını açıklayarak adeta hükümet haklıdır anlamına neden konuştu.

Bu sizi hiç kuşkulandırmıyor mu?

İster inan ister yanında yat, bu arada internete düşen haberlerde. O bölgeye 1950li yılların içinde mayın döşeyenlerden biri olan bir komutanın yazısı düştü.

Ordumuz o mayınların tam yerlerini gösteren haritalara sahiptir ve gayet kolaylıkla ayıklayabilir diyordu. Adeta bir tek GKB.lığı yalan söylüyor demediği kalmıştı.

Bu durumda Hükümetin kolunu arkasına bükerek zorla bu işi bu şekilde halletmeye zorlayan güçlerin içinde GKB lığının da düşünmemin neresi garip düşerdi.

Üstelik ben ordunun izni olmadan bu ülkeden mendil kadar bile toprağı ne kiralamaya nede satmaya ne meçlisin nede hükümetlerin kesinlikle kalkışamayacağına emin olan bir kişiyim. Bu konu Laiklikten çok mu daha değersiz sizce?

GKB. Açıklaması bu konuda zihnimdeki var olan Hükümet ve GKB lığının birlikte hareket ettiği kuşkularımı teyit etmiş oldu.

Eğer Ordunun şerefini kurtarmak adına Orduyu kollamak isterseniz bilin ki bölge gitti gider. Kimsenin ve hiçbir kurumun adını kollamak vatanın topraklarını kollamak dan daha önemli değildir.

Ota yok’a, olur olmaz hükümet aleyhine orduyu kışkırtanların bu işte bırakın orduyu kışkırtmayı orduya toz kondurmaması da bana topraklarımızı korumaktan çok, topraklar varsın satılsın kalanını da hükümeti düşürmekte kullanıp ülke yönetiminde seçimle gelemediğimiz yere bu bahane ile gelip biz yönetiriz hesabı yapanlar olarak bu hesabın içinde muhalefetin de olduğu izlenimi ediniyor olmam sizi neden şaşırtıyor. Elbette yanılabilirimde. Ama düşünmek ve bazı sonuçlar aramak tabi ki içinde yanılma ihtimalini de barındıracaktır. Bunu da göze almak ve gerekirse sonuçlarına da katlanmak zorundayız.

Zekâ açısından benden çok geride bir kişi değilsiniz fazlanız bile olabilir.

O halde bu oyuna daha dikkatli bakmanızı tavsiye ederim. Osmanlıda böyle padişah günah keçisi edilerek ittihatçı generaller tarafından (bazıları kasıtsız olsalarda) yağmalatıldı. Padişah düşürülünce de sorumlular aklandı.

Bu arada Başbakanın bir daha aday olmayacağı açıklamasıda çok manidar değil mi?

Başbakanın gitmesi bana topraklarımı geri getirmekten çok öfkemi deşarj edecek bir günah keçisi verip sanki bu gibi işleri kralda olsa tek başına bir kişi yapabilirmiş gibi asıl organizeyi gizleyip bir de Başbakanı götürenleri alkışlatmak ve başbakanı düşürdüler diye övmek dışında ne kazandırır. Bizden önceki nesillerde bu filmi görmüşlerdi sanırım.

Yine asıl ihanet odaklarının yeniden elli yıl daha uyumamızı sağlaması dışında bir açıklamanız olursa sevinerek dinlerim.

Ordu burada hop, yavaş gelin nerden çıktı bu kırk yıl kiralama ve sonrada devir teslim derse hükümeti anında düşürebilecek bir koz yakalamışken ne ordudan böyle bir ses çıkıyor ne de orduyu kışkırtmayı adet edenlerden bu sefer ele geçmiş olan gerçekçi bu kozu kullanmak niyeti. Bu durum sizce de tuhaf değil mi?.

Beyefendi sizinle aykırı düşüncelere sahibiz ama bu konuda asla ayrılabileceğimizi sanmıyorum. Bu durumda orduya baskı yaparsak ancak o zaman açık ya da kapalı kapılar ardında bu durumu ancak ordu içindeki vatan severlerin kendi komutanlarına ne oluyoruz komutanım diye sormalarını sağlayarak önleye biliriz. Lütfen bu konuda hepimiz, sessiz kalmadan ya da bizim elimizden bir şey gelmez diye yan çizmeyerek, Kıbrıs’ı 19. Asırda (tarihi tam hatırlayamadım 1878 Berlin anlaşması idi sanırım) de olabilir) önce İngilizlere kiralayıp sonrada temelli terk etmemizle sonuçlanan duruma düşürmekten kurtarabiliriz.

Bu konuda ayrılığa düşersek Allah korusun bölge gitti gider. Çünkü ülkenin ve devletin en kritik noktaları Sabataist Yahudiler ile masonların elinde ve biz kim kimdir bilmiyoruz. Bu işin dostu düşmanı belli değil kendi kafamızı kendimiz kaşımak zorundayız ama yandaşlaşarak onların ekmeğine katık olmayalım.

Saygılarımla

A.D.Şimşek

Hiç yorum yok:

Bookmark and Share