1)Adil Düzen, 'Gerçek Özel Sektörcü' Düzendir
Adil Düzen'in temel esasları 31 maddede özetlenebilir. Bu özellikler bir bütün olarak ele alındığı zaman, Adil Düzen'de bütün ekonomik faaliyetlerin özel kesim tarafından yürütülmesinin esas olduğu anlaşılmaktadır. Zaten Adil Düzen'in temel esaslarının 1. maddesi de bunu açıkça belirtmektedir:
Adil Düzen'de devlet ekonomik faaliyetlerde bulunmaz. Ekonomik faaliyetleri özel kesim yürütür.
Devlet özel sektör faaliyetlerine yardımcı olur. Bu yardım makro plan, proje, tam teşvik ve tam destek şeklinde gerçekleşecektir. Serbest piyasa düzeni ve fiyat mekanizmaları arz ve talep kaidelerine göre tamamen serbest bir şekilde teşekkül eder. Üretimi, talep yönlendirir. Adil Düzen'de fiyat mekanizması serbestçe işler. Bu mekanizmanın işleyişini olumsuz yönde etkileyecek merkezi planlama kurumu yoktur.
Devletin görevlerinden biri de tekelleşmeyi önlemektir. Devletin özel sektöre yardım için hazırladığı projeler emredici değildir. Mesela, Sivas'taki Çelik Döküm Fabrikası'nın kapasite-si, hazırlanan ön taslak proje ile belirlenir. Özel sektör bu projeyi beğenmez ise başka projeler geliştirir.
Adil Düzen'de her müteşebbis, devlet hizmetinden yararlanır. Kişi ve kurumlar arasında fark gözetilmez. Herkes istediği projeyi seçer ve yapar. Gereken teminatları veren müteşebbise faizsiz kredi verilir. Adil Düzen, gerçek anlamda tekelden arındırılmış özel teşebbüsçü bir düzendir.
Adil Düzen'de istikrar var; Vergi bellidir. Kur bellidir. Para ancak mal karşılığı piyasaya çıkar, faiz yoktur. Bu istikrarlı zeminde özel ve tüzel kişiler kaynaklarının en iyi şekilde kullanılmasında serbestçe aktif rol oynarlar.
Şimdiki düzende özel teşebbüsün iş görmesi mümkün değil. Ekonomik istikrarsızlık vardır. Yarın döviz kurunun ne kadar olacağı, hangi vergilerin konacağı, hangi teşviklerin verilip, hangilerinin kaldırılacağı belli olmadığı için, özel teşebbüsün güveni yoktur. Her şey ilgililerin iki dudağı arasındadır. Bu sistem müdahaleci ve engelleyici sistemdir. Keyfilik ve kayırmacılık yaygındır.
Adil Düzen'de "istediğin müesseseye imkan ver, geliştir; istediğin müesseseyi batır" gibi zulmü sağlayan faydasız kurum ve mekanizmalar ortadan kaldırılıyor. Mevcut düzen, dürüst bir düzen değildir. Devlet birini tutsa, karşı tarafın hem iradesine hem rızasına sınır koyar. Mevcut düzende krediler ancak zengin olan bir avuç insana gider ve kredi miktarı da mahduttur. Bunun neticesinde özel teşebbüs sadece belli bir zümreye tanınan hak gibi olur ve tekeller teşekkül eder. Bu nedenle bu mevcut düzen, özel teşebbüs düzeni olmaktan çok, tekelci bir düzendir.
Halbuki, Adil Düzen'de dürüst her müteşebbise faizsiz kredi imkanı vardır. Böylece Adil Düzen'de daha yaygın ve rekabete dayanan özel teşebbüs mevcuttur. İşte bu bakımdan; Adil Düzen, gerçek anlamda serbest bir ekonomi düzenidir.
1974-1977 'deki ağır sanayi hamlesi o gün için mutlaka yapılması gereken hamleydi. Adil Düzen tam manası ile iktidar olmadığından (iktidar ortağı o günkü) şartlar içinde bu çok hızlı adım ancak böyle atılabilirdi. Bununla birlikte bütün ağır sanayi tesislerinin kararnamelerinde bu tesisler bittikten sonra öncelikle içinde çalışan işçiler ve yöre halkı olmak üzere, özel teşebbüse devredilecekleri hükmü yer almaktadır. Ancak böyle bir anlayışla o günkü şartlarda Doğu ve Güneydoğuya yatırım yapma imkanı sağlanmıştır.
2) Adil Düzen, Hızlı Kalkınmayı Sağlayan Düzendir
Hızlı kalkınma; sür'atli, rantabl ve yeterli ölçüde gerçekleştirilecek yatırımla sağlanabilir.
Şimdiki düzen ile bunu sağlamak mümkün değildir.
a. Bankaların ve devletin yüksek faizle para toplaması kaynakların yatırıma yönelmesini önler.
b. Yatırımlar yüksek faiz sebebi ile çok pahalılaşır, aynı
şekilde faiz ve haksız vergi sebebi ile üç misli işletme sermaye-
sine ihtiyaç duyulması üretimi çok pahalılaştırır. İçeride üretim
yapma yerine ithal mala yönelme olur. Bu da memleketi borç batağına iter.
400 milyon TL'lik bir yatırımın, % 100 faizle, 4 yılda 5-6 misline yani 2,250 milyar TL'ye nasıl yükseldiğini gösterelim. (Kredinin sene içinde bir defada değil, muntazam çekildiğini kabul ederek 100 milyonun yıllık faizini 50 milyon kabul ettik.)
Yıllar Faizsiz Yatırım Birikmiş Borç Faizi TL Kredi Faiz TL Borç TL
1 100X106 TL ............. 100X106 TL 50X106 TL 150X106 TL
2 100X106 TL 150X106 TL 100X106 TL 50X106 TL 300X106 TL
3 100X106 TL 450X106 TL 100X106 TL 50X106 TL 600X106 TL
4 100X106 TL 1050X106 TL 100X106 TL 50X106 TL 1200X106 TL
Toplam 400X106 TL 5 - 6 M i s l i 2,250X106 TL
Faizsiz Fiat ( 1+k)5
Faizli Fiyat [(1+f) (1+k)] (k=Kâr, f=Her kademede faiz) Vergide faiz gibi arttırır.c. Sermaye azlığı yatırımı önler.
d. Haksız vergiler, kaynağı azaltıp yatırımı önler.
e. İşçi-işveren menfaatlerinin paralel olmaması randımanı düşürerek üretimi azaltır.
f. Hükümetlerin vergi, döviz kuru, faiz, karşılıksız para basma gibi mevzular da dilediği kararları her gün alabilmesi, istikrarsızlık zeminini oluşturmaktadır. İleriyi hesap edemeyen yatırımcı ise yatırım fikrinden vazgeçebilmektedir. Yani bu durum yatırımcının moralini altüst etmektedir.
g. Kredilerde teminat, yani varlık esas olduğu için, ancak varlıklı kişiler yatırım imkanı bulabilmekte, teşebbüs kabiliyeti olan birçok kişi yatırım yapamamaktadır. Bu ise bir taraftan yatırımları azaltmakta diğer taraftan tekellerin doğmasına sebep olmaktadır. Bunun en kötü neticesi ise, gelir dağılımındaki adaletsizliği her geçen gün arttırmasıdır.
h. Etüt ve projelerin daha evvel hazırlanmamış olması yatırımcıya zaman kaybettirmekte, bu da yatırım hamlesini yavaşlatmaktadır.
4 yılda yapılması tasarlanan bir yatırım için her yıl faizsiz 100 milyon harcandığını kabul edelim, bu proje faizsiz olarak 400 milyon TL'ye bitecektir.
Adil Düzen, yukarıdaki mahzurların hiç birini ihtiva etmeyen ideal bir düzendir.
Şöyle ki:
a. Adil Düzen'de faiz olmadığı için;
- Faize yatan paralar yatırıma yönelir, kaynaklar üretime kanalize edilir.
- Yatırım 5-6 misli ucuzlar, aynı para ile bir yatırım projesi yerine 5-6 proje gerçekleştirilebilir.
- Aynı tesis üçte bir işletme sermayesi ile çalıştırılabilir. Yani faizli düzende bir tesisi işleten sermaye ile üç tesis işletilebilir.
b. Sermayenin azlığı mevzubahis değildir.
- Gerek yatırım, gerek işletme az sermayeye ihtiyaç duyar.
- Para: üretim gerçekleşir gerçekleşmez, bu üretimin ihtiyacı kadar para, hemen piyasaya sürülecektir.
Bunun için sermaye sıkıntısı yoktur.
c. Haksız vergiler kaldırılmış, yatırımı önleyici tahribat yok edilmiştir.
d. Adil Düzen'de işçi de işveren gibi üretimden pay aldığı için ve üretim faktörlerine sahip olanlar arasında menfaat paralelliği kurulduğundan, üretimin arttırılması hepsinin ortak gayesi haline gelmektedir. Böylece, kavga yerine barış içinde üretimin arttırılmasına ortak gayret sarf edilmektedir.
e. Adil Düzen'de para basımı, vergi konması gibi hususlar anayasada belirlenecektir. Hükümet hiç bir şekilde bu kanunlarda keyfi davranamayacaktır. Bu ise yatırımcının istikrarlı bir yapı içinde ileriyi hesaplayarak yatırım yapmasını özendirecek bir ortam oluşturacaktır.
f. Krediler sadece teminata bağlı olmayacaktır. Kredi önceden belirlenen kriterlere göre sağlanacaktır. Kalkınmada aktif rol alanlar çoğalacak, yaygınlaşacak, rekabet ortamı oluşacak, tekeller olmayacak, gelir dağılımı adil olacaktır.
g. Her türlü yatırım projeleri daha evvel tanzim edildiği için, yatırımcı; bu projeleri gösteren albümlerden istifade ederek verimli yatırımlara yönelme, daha erken yatırıma başlama imkanı elde edecek, böylece daha hızlı kalkınma imkanı sağlanacaktır. Tabii ki müteşebbis bu hazırlanmış projeleri her yönden değiştirebilecektir. İsterse kendi imkânlarıyla hazırladığı projeleri gerçekleştirecektir.
3) Adil Düzen, İşsizliği Önleyen Düzendir
İşsizliği önlemek; yeni işyerleri sağlamak, yeni ve büyük yatırım hamlesi yapmakla mümkündür.
Adil Düzen'de, yatırımı pahalılaştıran faiz ve adaletsiz vergi olmadığı için, yukarıda da izah edildiği gibi, aynı sermaye ile yatırımlar 5-6 misli, aynı işletme sermayesine mukabil üretimler en aşağı 3 misli artacaktır. 3 misli üretim için ise işgücü ihtiyacı, şimdi çalışanlara nispeten en az üç misli daha fazlalaşacaktır.
1994 yılı programına göre 15 yaş ve yukarısını içine alan işgücü toplamı 20,151 milyondur. Her ne kadar işsiz ve eksik istihdam toplam 3,183 milyon gösteriliyorsa da, tarımdaki fazla işgücü ve diğer kesimlerdeki işsizler toplamının en az 10 milyon olduğu tahmin edilmektedir.
Şu anda iş bulan işgücü 10 milyon kabul edilirse, Adil Düzen'in tatbiki ile işgücü ihtiyacının bunun en az 3 misli, yanı 30 milyon olacağı, bir başka ifade ile, çalışan 10 milyonun dışında 20 milyona daha iş imkanı bulunacağından bu da, işsizlerin tümüne iş imkanı sağlanması, yani işsizliğin ortadan kalkması demektir. Yurt içinde maliyetlerin düşmesine bağlı olarak dış talepteki artış ihracat patlamasına yol açacaktır.
4) Adil Düzen, İhracat Patlaması Sağlayan Düzendir
İhracatı arttırmanın bazı şartlan vardır, mesela;
a. Üretim tesislerinin yatırım maliyetlerinin ucuz olması; böylece, üretilen malın maliyetine intikal ettirilecek olan amortisman ve yenileme giderlerinin küçülmesi sureti ile üretim maliyetinin düşük olması.
b. Üretim maliyetini en çok arttıran maliyet kalemleri içindeki faizin ve haksız verginin olmaması,
İşletme giderlerinin az, girdilerin (hammadde, enerji v.s.) ucuz olması,
Üretim için finansmanın yeterli olması ve kolay tedarik edilmesi,
e. Yatırımı ve üretimi önleyici bürokratik ve diğer engellerin ortadan kalkması,
f. Gelir seviyesinin yükselmesi dolayısıyla iç arz artacaktır. İç arzın artışı ve fiyatların genel seviyesinin düşük olması birim maliyetleri düşürecek bu da ihracat hacminin büyümesine ortam hazırlayacaktır.
Kısacası; Kaliteli, bol ve ucuz üretimin yapılması gerçekleştirilecektir.
Mevcut düzenin, yatırımları faizle 5-6 misli pahalılaştırdığı, işletme sermayesi ihtiyacını 3 katına çıkardığı, böylece sermaye temininde zorlanıldığı, yatırım ve işletme sermayesine ödenen faizlerin ise üretimi pahalılaştırdığı görülmektedir.
Üretim, az yatırım sebebi ile dörtte bire düştüğünden yurtiçi ihtiyaçlarının birçok sahada karşılanamadığı bilinmektedir. Bu durumun her geçen gün daha kötüye gittiği, ithalatın artarak ithalat-ihracat farkının (dış ticaret açığının) giderek büyümesinden açıkça anlaşılmaktadır. Büyüyen bu açıklar ise faizli dış borçlarla kapatılmak suretiyle dış borç stoku tahammül edilmez seviyelere yükseltilmiştir.
Bu durum hem ekonomimizi tahrip etmiş, hem de dış itibarımızı zedelemiştir. Hadise maalesef bağımsızlığımıza gölge düşürecek seviyelere ulaşmıştır. Şartlı dış krediler, içerideki üretimlerin durmasını hızlandırmıştır. Bunun manası, bizim kahvedeki gencimiz hem işten mahrum edilmiş, hem de batili gencin çalışmasını faizi ile birlikte finanse etmeğe mecbur bırakılmıştır.
Somali 10-15 sene evvel kendine yeten bir ülke iken, IMF ve Dünya Bankası tuzağında bugünkü sefalet noktasına getirilmiştir. NATO'ya girmekle bize, "siz silah yapmayın, biz size ucuz silah veririz" demek suretiyle sanayimiz baltalanmış; sonra da bize çok pahalıya silah satılmıştır. Müslüman ülkelerdeki manzara, batılıların sömürü ve zulmünün açık bir göstergesidir.
Kurtulmanın tek yolu Adil Düzen'in hakim kılınmasıdır. Çünkü;
a. Adil Düzen'de yatırım tesislerinin 5-6 misli ucuza mal edilmesi ile bir yatırım tesisi yerine aynı imkanla 5-6 yatırım tesisi yapılabilecektir.
Böylece üretim 5-6 misline çıkacak, gider kalemi olan amortisman ve yenileme giderleri küçülerek üretim ucuza mal edilecektir.
b. İşletme esnasındaki giderlerde faiz ve haksız vergi
olmayacağı için maliyetler düşük, yani üretim ucuz olacak.
c. Girdiler, Adil Düzen içinde yukarıdaki mantıkla ucuz üretildiğinden, bu girdilerin ucuzluğu, üretilecek malın ucuz olmasına sebep olacak.
Üretim için finansman sorunu çözümlenecektir.
Çünkü;
Finansman ihtiyacı üçte bire inmiştir.
Faiz kalktığı için finansmanın faiz yerine, yatırıma yönelmesi sağlanmıştır.
Para, üretime karşılık basılacağı için üretimin meydana gelişi ile istenen parayı bulmak imkan dahilinde olacaktır.
c. En az 4-5 misli artan üretim; yurtiçi ihtiyacını karşıladıktan sonra 2-3 misli de artacağı için, dış pazarlara bol ve ucuz mal ihraç edilerek, ihracat patlaması sağlanacaktır. Bunun neticesinde dış ticaret açığı kapanacak, dış borç ihtiyacı kalmayacak, eski borçlar süratle ödenecektir. Artan zenginlikler ise, en ileri teknolojinin kullanılmasına, her türlü araştırmanın yapılmasına imkan verecektir. Böylece, en ileri teknoloji kullanılarak en modem ve kaliteli üretim yapma imkanı doğacaktır.
5) Adil Düzen'de Dış Borçlar Ne Olacak?
Adil Düzen'de Kalkınma Hızı Yüksek Olacağı için Dış Borç Artışı Yerine Tasfiyesi Gerçekleşecektir.
Yukarıdaki 2. soru münasebetiyle yaptığımız açıklamalar, Adil Düzen'de yatırımın, üretimin hızla artacağını ve bunun sonucu olarakta, Uzakdoğu ülkelerinin eriştiğinden daha da büyük kalkınma hızlarına ulaşılabileceği açıklanmıştı.
Bu durumda, bir yandan dış ödemeler dengesindeki bugünkü faizci bozuk düzenin sebep olduğu eksi bakiyyeler, açıklar, artı hale dönüşeceği gibi, dış borç taksit yükü de ekonominin büyük gelişmesi içinde daha hafif ve az yer tutan bir duruma dönüşecektir.
Türkiye dış borçlarını, kendi halkını ezmeden daha kolaylıkla ödeyebilen bir ülke haline gelecek, dış borçlar yıldan yıla artacağına azalacak ve bir süre sonra Türkiye, başta kardeş Müslüman ülkeler olmak üzere, diğer ülkelere borç verecek konuma gelecektir.
Adil Düzen'de üretimin 4-5 misli artacağı, böylece yurtiçi ihtiyaç karşılandıktan sonra, yurtiçinde kullanılan üretimin en aşağı 2-3 mislinin ihracata hazır olacağı görülmektedir.
Esasen yurtiçi ihtiyacın karşılanarak ihracat ve ithalatın aynı düzeye gelmesi, ithalat ve ihracat arasındaki farkı yani, hali hazır yaklaşık 15 milyar dolarlık dış ticaret açığını, ortadan kaldıracaktır. Bu durum dahi, cari işlemler dengesini müsbete çevirecek yani, borç almadan borç ödeme imkanını gerçekleştirecektir.
Kaldı ki, ihracat rakamının şimdiki ithalat seviyesinin 2-3 misline yani, 90 milyar dolara ulaşması yanında ödenecek borç taksitlerinin çok küçük seviyede kalacağı ve taksitlerin çok üstünde ödeme gücünün doğacağı aşikardır.
Böylelikle dış borç ödemenin ancak Adil Düzen'de olabileceği; alacaklı ülkelerin de, Adil Düzen'in dışında ekonomik krizin zor atlatılabileceği hakikatini görmeleri gerekmektedir.
Adil Düzen'in kadroları, en hızlı kalkınmayı temin edebilecek kadrolardır. Nitekim 1974-1978 yıllan arasındaki koalisyon döneminin sadece 2 yılında 200'den fazla ağır sanayi tesisinin temeli atılmış ve 70 tanesi işletmeye açılmıştır. Bu sür'at, geçmişte benzeri görülmemiş bir sür'attir.
1977 yılında Paris'teki bir fuarda sanayici ülkelerin firma temsilcileri bir toplantı düzenleyerek, Türkiye'deki sanayi hamlesini tartışmış ve Ortadoğu pazarlarını kaybetme endişesi sergilenmiştir.
1977 Bütçesine, Ağır sanayi için 44 milyar TL konup, bütçe 28 Şubat 1977'de Büyük Millet Meclisi'nden geçince CIA Başkanı, 3 Mart 1977'de Ankara'ya geldi, sabah kahvaltısını Ecevit, öğlen yemeğini Demirel'le yedi.
Akşam 17.00'de Ecevit ve Demirel seçimi Ekim 1977 yerine, Haziran 1977'ye almak hususunda anlaştı. Erken seçim MSP'nin hükümetteki konumunu değiştirmeyince Ecevit, AP'den 11 milletvekilini, 10'una bakanlık vermek sureti ile aldı, böylece MSP koalisyon dışına çıktı ve ağır sanayi hamlesi önlendi. Ve Türkiye böylece 18 yıl kaybetti!
Ağır sanayi hamlesine 7 yılda 15 milyar $ harcanacaktı. Böylece her yıl bu tesisler ekonomimize 15 milyar $ katacaktı ki, bu hamle bitirilseydi bugünkü ekonomik kriz mevzubahis olmayacaktı. Türkiye, uzakdoğunun kaplanları diye bilinen, Güney Kore, Honk-Kong, Tayvan ve Singapur'dan daha ileri bir ekonomiye sahip olacaktı.
Milli Görüş'ün hükümet ortağıyken 1974 yılında kazanılan Kıbrıs Zaferi'nin arkasından 1975 yılında hazırlıklarını yaparak 76 ve 77 yıllarında, 2 yıl gibi kısa bir sürede yaptığı büyük ağır sanayi hamlesi Adil Düzene geçildiğinde Türkiye'nin nasıl bir hızla kalkınacağı hakkında bir fikir vermektedir.
Bu konu diğer bir kitapta açıklanmıştır. O kitabın sonuna konulan "Ağır Sanavi Hamlesi İcmal Tablosu" undan da açıkça görüleceği gibi, sadece bu hamle; Türkiye'nin yıllık GSMH sının takriben 100 milyar $ olduğu düşünülecek olursa, yılda % 15 lik ilave bir kalkınma hızı temin edebilecek bir hamledir.
Bilindiği gibi, 7 yıllık bu hamlenin 2 yıllık ilk döneminde 200 tane trilyonluk tesisin bütün Türkiye'de temeli atılmış, 70 tanesi bitirilmiştir.
Dış güçler, bu büyük hamleyi önlemek için çeşitli hile yollarına başvurdular. Milli Görüş'ün fabrikaları daha hızla yükselmeden seçime gidebilmek için 77 seçimlerini 5 ay öne aldılar.
Milli Görüş'ün, buna rağmen seçimleri kazanıp hükümet olması üzerine. Milli Görüş'ün o zamanki koalisyon ortağı olan AP'den 11 kişinin çeşitli vaatlerle diğer tarafa geçirilmesi suretiyle Hükümetin Meclisteki çoğunluğu değiştirilmiş ve böylece Türkiye'ye 18 yıl kaybettirilmiştir.
2 yılda programın takriben üçte biri tamamlandığı için, bitirilen fabrikaların milli gelire yıllık katkısı takriben 5 milyar $ mertebesinde kalmış ve bu hamle en az l milyon kişiye iş temin edecekken, bu rakam 300-400 bin seviyesinde kalmıştır.
Ekteki tablodan görüldüğü gibi, uzak doğudaki hamleler başlamadan önce asıl büyük kalkınma hamlesi Milli Görüş tarafından Türkiye'de başlatılmıştır. Yani;
"Uzakdoğu kaplanlarından önce Anadolu Arslanı kükremiştir!!!"
6) Adil Düzen'de Enflasyon Ne Olacak?
Enflasyon kapitalist düzenin hastalığıdır. Bu hastalığı doğuran sebepler:
1- Faiz: Yatırımı pahalılaştırır. Böylece mevcut imkanlarla az yatırım, az ve pahalı üretime sebep olur. Maliyetlere yansıyarak fiyatların yükselmesine ortam hazırlar.
2- Haksız vergi: Kârdan vergi alınması sebebi ile kârın üstüne vergi de eklenerek satılan malların fiyatları artmaktadır. Haksız vergi yüzünden her kademede artan fiyatlar, mallar tüketici eline geçene kadar fiyatların faiz gibi üstel biçimde katlanmasına sebep olmakta ve böylece pahalılık meydana getirmektedir.
3- Darphane: İhtiyaç duyuldukça karşılıksız para basmak, paranın satın alma gücünü azaltır. Böylece fiyatları yükselir.
4- Kambiyo: Devamlı yapay olarak arttırılan döviz fiyatları veya hakiki anlamı ile devamlı döviz karşısında değer kaybeden TL ile ithal ara malları pahalı olmakta, bu da üretim maliyetlerini yükseltmektedir.
5- Bu günkü bankacılık sistemi: Bu günkü düzende bankacılık sistemi fakirden alıp, zenginin cebine basan bir emme basma tulumba gibi çalışıyor ve pahalılaştırıyor. Bankalar yatırım ve üretime bir ortak gibi katkı yerine, sadece paraların sabit faizlerle el değiştirmesinden doğacak rantlara dayanıyor. Bugün mevduatlar, yüksek faizle devlete veriliyor; devletten alınan faizler kısmen mevduat sahibine ödeniyor. Mevduat sahibi de daha büyük şevkle tekrar parasını faize yatırıyor. Bu fasit daire sürdürülüyor. Ayrıca devamlı faizler arttırılarak ekonomi tahrip ediliyor.
Bankaların meydana getirdiği kaydî paralar da pahalılığı körüklüyor. Üretim süratle düşüyor, ihracat hızla azalıyor. Bu tatbikat enflasyonu devamlı arttırıyor, yani "her enflasyon daha yüksek enflasyona sebep oluyor."
Adil Düzende: Faizci bozuk kapitalist düzenin yukarıda açıklanan beş mikrobu da yoktur.
Faiz ve haksız vergi olmadığı, para mutlaka üretim karşılığı basılacağı, bunun dışında açıktan karşılıksız para basmanın mümkün olmadığı, bu sebeple paranın satın alma gücünün sabit kalacağı; buna bağlı olarak, döviz kurunun da sabit kalacağı bilinen gerçeklerdir.
Bankacılık sistemi ise, genelde yatırımı teşvik ve özendireceği için (faiz olmamasından dolayı) çok yatırım, ucuz ve bol üretim olacak. Büyük ihracat patlaması ile döviz ihtiyacı da büyük çapta karşılanacaktır. Böylece enflasyon söz konusu olmayacaktır.
Adil Düzen'de devletin gelirleri de artacağı ve faiz olmayacağı için, şimdiki faiz-enflasyon kısır döngüsü olmayacaktır.
Şunu da açıkça belirtmek gerekir ki, Adil Düzen'de arz ve talebe bağlı olarak fiyatlarda ufak artış ve azalışlar olabilecektir. Ancak enflasyon olmayacaktır. Çünkü; bu düzende enflasyonun bütün sebepleri ortadan kaldırılmıştır.
7)Dışardan Yapılan İthal Katkılar
DIŞARIDAN YAPILAN İTHAL KATKILARININ SEBEP OLACAĞI ENFLASYON NE OLACAK?
Adil Düzen'in, üretimi 5-6 misli arttıracağı, bunun netice-sinde ihracatın ve döviz gelirlerinin istenen düzeye çıkacağı, ayrıca ithal edilen birçok ürünün de içeride üretileceğini göstermektedir. Bütün bunlara rağmen dışarıdan gelecek ürünlerin ve ithal maddelerinin yol açacağı enflasyonun
topyekün ekonomi içinde payı küçülecektir.
Kaldı ki, kifayetli miktarda dövizin mevcudiyeti dış piyasalarda pazarlık gücümüzü arttıracaktır. Şartlı kredi alırken maruz kaldığımız zorlayıcı ve pahalı alımlara, bol dövizimiz olması halinde maruz kalmayacağız. Birçok yayınlarda, şartlı kredili satın almaların, dünya piyasa fiyatlarından % 35 daha pahalı olduğu ifade edilmektedir.
Adil Düzen'e geçildiğinde bu durum değişecek, ekonominin kalkınma hızı ve hacmi büyük oranda artacak, ihracat patlaması olacak, ülke büyük döviz rezervlerine kavuşacağı için dışardan ithal edilmesi gereken mallar dünyanın neresinde en ucuz satılıyorsa, oradan alınabilecektir.
Dünyadaki enflasyon, takriben % 3-5 mertebesinde olduğu için, ithal edilen malların gelişen büyük ekonomi içindeki payı ve etkisi de çok küçüleceği için; ve ayrıca, Türkiye araştırma ve gelişmeye daha büyük oranda para ayırıp, teknolojisini hızla geliştireceğinden dolayı her yıl üretim maliyetleri daha da düşecektir. Bütün bunların sonucu olarak, dışarıdan yapılan ithal katkılarının sebep olacağı enflasyon hissedilmeyecek derecede azalacak veya ekonominin içinde etkisiz kalacaktır.
8)Adil Düzen'de Üretim Niçin Hızlanacak?
a. Üretim için yatırım lazım. Adil Düzen'de aynı imkanla 5-6 misli yatırım projesi gerçekleştirmek mümkündür. Bu durum üretimi 5-6 misli arttırır.
b. Yine, Adil Düzen'de aynı işletme sermayesi ile üç misli üretim gerçekleştirilebiliyor. 3 misli üretim yapılabiliyor. Bu da üretimi arttırıcı faktördür.
c. Sermaye faizsiz olarak güvenilir her müteşebbise veriliyor. Böylece müteşebbis sayısı arttırılarak yatırım, yaygınlaştırılıyor ve üretim arttırılıyor. Tekeller kalkıyor.
d. Teşebbüs rahatlığı ve kolaylığı getiriliyor. Düzenin 5 mikrobu ortadan kaldırılıyor. Böylece üretim artıyor.
e. Her müteşebbis, hazırlanmış proje albümünden proje seçerek onu tatbik imkanı bulduğu için, proje araştırma ve tanzim zamanı kazanılmak ve en verimli projelere kavuşmak suretiyle üretim daha erken, ucuz ve bol yapılabiliyor.
f. İşçi üretimden pay aldığı için üretimi arttırmağa çalışır. Böylece işçi-işveren arasında kavga değil, menfaat paralelliği ve barış vardır. Bu da üretimi hızlandırır.
g. İşçi, üretimden pay alacağı için fazla değil ihtiyaç kadar işçinin çalışmasını ister. İşçi başına yapılan üretim artar. Bugünkü bozuk düzende, boş duran işçi, Adil Düzen de azami ölçüde üretim yapabilen işçi haline dönüşür.
Milli Görüş, 1974-1978 yılları arasında MSP olarak bu düzen içinde dahi bazı bürokratik engelleri kaldırarak, işçiyi üretime ortak ederek ve faizsiz krediler vererek, büyük ağır sanayi hamlesini yapmış, KİT'leri ve bu arada Sümerbank'ı kâra geçirerek, kârı ile birçok fabrika inşa etmiş, her sahada üretimleri arttırmıştır. Şayet tümü ile Adil Düzen tatbik edilseydi bu başarılar katlanarak büyüyecekti.
Ve yine bu 4 yıllık dönemde buğday üretimi 10 milyon tondan, 18 milyon tona çıkartılmış ve Türkiye yılda 5 milyon ton buğday ihraç eden bir ülke haline gelmiştir.
Et üretimi 125 bin tondan 625 bin tona çıkmış.
Türkiye; Suudi Arabistan, Kuveyt ve Libya'ya et ihraç eden ülke haline gelmiştir.
Diğer yandan, Ağır Sanayi hamlesi yapılmış, üretim büyük oranda arttırılmıştır. Çalışanlar bu dönemde reel olarak en büyük ücret seviyesine ulaşmışlardır. Öyle ki, o gün reel olarak 100 alan işçi, 5 Nisan kararlarından sonra 20 alan işçi haline dönüşmüş ve ezilmiştir. Bu gerçekler diğer bir kitapta açıklanmıştır.
(Milli Görüş' ün, 4 yıl iktidarda iken yaptığı hizmetler)
9) Adil Düzen'de Devletin Gelirleri
ADİL DÜZEN'DE DEVLETİN GELİRLERİ NİÇİN ÇOK DAHA FAZLA OLUR?
Şu andaki düzende devlet çalışanlardan % 35 vergi aldığı halde holdinglerden ancak % 8-10 gibi düşük oranda bir vergi alıyor. Bu adaletsiz vergi yanında, vergilerin hepsi neticede fakir fukaranın tükettiği mala aksederek yeniden fakir fukaranın sırtına yükleniyor.
Bu adaletsiz vergi sistemi ile 1994 yılında 627 trilyon vergi toplanması hedeflenmiş, bunun sağlanıp sağlanamayacağı şüphelidir.
* Buna mukabil, Adil Düzen'de yatırımlara vereceği hizmet ve alt yapı karşılığı ortalama % 20 olsa, GSMH 111.000 x 10 9 $ kabul edilse: 0.20 x 111 x 109=~ 24 x 109 $ eder ki, bu miktar 750 trilyon TL'yi buluyor.
Buna ilave olarak;
* Devlet orman sahibidir. Bunu işletecek pay alacak.
* Devlet maden sahibidir. Bunu işletecek pay alacak.
* Mevcut tesislerin yarısı devletindir. Bunları işletecek te-sis payını ilaveten alacaktır. Diğer gelirlerle birlikte devletin gelirleri 2-3 misli artacaktır.
Böylece, Adil Düzen ile birlikte GSMH sür'atle diğer devletlerin seviyesine çıkacaktır.
Mesela, nüfusu az olmasına rağmen, İtalya seviyesine çıkılsa; 1990'da İtalya'nın GSMH'sı 1.090.800x10 $ yani bir trilyon dolardan fazladır. Bunun % 20'sini alırsanız devletinizin geliri 200 milyar dolar eder. Bu da Türkiye'deki toplam GSMH'nin bugünkü değerinin takriben iki katıdır ki, 6.6 katril-yon TL eder.
Mevcut düzen, 65 trilyon bulmak için paket üstüne paket çıkarıyor ve milleti nefes alamaz hale getiriyor.
Ayrıca, devlet ihtiyacını karşılamak için çok yüksek faizle para alıyor. Faiz nispeti üç ay için % 50 olan bu borçlanmada 40 trilyon borç, ilk hedef olarak tespit edilmiştir.
40 trilyonu 3 ay sonra 60 trilyon olarak ödeyecekler. Buna imkan olmayacağı aşikar. Bu borçların katlanarak yıllık faizi % 406 eder ki, bu korkunç bir haldir. Bu batık gemidir. Bu yüksek faiz, ne vergi, ne de aktif vergi ödemeye imkan verir. Çünkü bu yüksek faiz, vergiyi ödememenin cezasından çok kârlıdır.
10) "Ekonomi Karmakarışık Olur İddiası
Ekonomi asıl bugün karmakarışıktır. Bu günkü ekonomik gidişe, milleti perişan eden paketlere ve hükümetin yıllık % 406 faizle para toplamasına rağmen, bu ekonomiden hâlâ ümidini kesmemek kurtuluş yolunu bilmemektir.
Adil Düzen açık ve berraktır.
Kitaptaki şemalardan yanlış kanaate varılarak, sanki her yere devletin memuru oturtulup herkesle hesap görecek zannedilmektedir. Her tesis, her işletme bu günkü şekilde çalışacak, devlet memuru falan bulunmayacaktır. Şemalar bir fikrin izahı içindir. Muhasebe ve sistem nasıl yürüyecek, onu açıklamak içindir.
Yoksa, üretim ve hizmet yapan her yere bir devlet memuru gelip görev yapacak değildir. Bütün üretim müesseselerindeki görünen yapı takriben aynı olacak. Sadece üretim hacmi hızla aratacaktır. Teknoloji gelecek, bolluk ve zenginlik olacaktır.
Yine, devlet payının aynî (mal cinsinden) olması diye birşey yoktur. Devletin her yerde ambarı olacak, diye de birşey de yoktur. Üretim satıldıktan sonra devlet de, tespit edilen payını alacaktır. Tıpkı şimdiki bilanço gibi, fark sadece muhasebe sistemindedir. Muhasebe sistemi değişecektir. Üretim en ucuz ve engelsiz olacak. Bölüşüm, üretime katkıda bulunanlar arasında adilane bir şekilde yapılacaktır.
Esasen sipariş senedi (Selem Senedi) tatbikatı ile üretimlerin büyük çapta daha meydana gelmeden satın alınacağı ve tam tersine firmaların şu andaki stoklarından daha küçük stokları olacağı için, ambar kapasitesinin küçüleceği bir gerçektir.
Asırlar boyu bu tatbikat yapıldı. Hangi fabrikada devlet memuru vardı. Hangi fabrikanın bitişiğinde ayrı ayrı ambarlar vardı.
Karmakarışıklık yok, çatışma yok, bilakis barış var. Bu günkü düzende binlerce haksız vergi maddesi, karma karışık kurallar, kayırma, kollama her gün bir müdahale sayısız engelle-meler ve engeller var. Tam bir çorba düzeni. Sonra vergiyi, faizi değiştirerek enflasyonu körüklüyorsunuz. İşçi eski mukavelesindeki bir ekmek alacağı parayla ancak yarım ekmek alabiliyor. Yani mukavele tek taraflı bozuluyor. Kavga buradan çıkıyor.
Adil Düzen'de işçi üretimden pay aldığı için, payını fazlalaştırmak maksadı ile daha çok üretim yapma gayretindedir. İşçi-patron arasında menfaat paralelliği var. Kavga yok. Adil Düzen barış düzenidir.
Adil Düzen'de grev, lokavt olmaz. Çünkü buna gerek yok. Bunu haklı kılacak sebepler ortadan kalkmıştır. Sendika, kaybolan veya yanlış takdir edilmiş haklar varsa bunları arar.
11) Adil Düzen, "Devletçi bir Düzendir" İddiası
Adil Düzen'in temel esaslarında ekonomik faaliyetlerin özel sektör tarafından yapılacağı esas alınmıştır.
Birinci soruda da açıklandığı gibi, Adil Düzen "Gerçek Özel Sektörcü" düzendir.
Devletin görevi, özel sektör tarafından yapılacak yatırımlar için -özel sektör isterse- yardım etmektir. Bu yardım makro plan çerçevesi içinde, bir albüm vasıtası ile proje yardımı, yönlendirme, tam teşvik ve tam destektir.
Bununla beraber, mesela Van'da bir yatırım yapılması gerekiyorsa bunu da kimse yapmıyorsa, buna devlet yardımcı olur. Sonra da özel sektöre devreder. Bu durum arizidir. Çünkü, faizci çorba düzeninin 5 mikrobu ile Van'ın imkanları alınmış İstanbul'a götürülmüştür. Böylece Van'daki müteşebbise imkan kalmamıştır. Adil Düzen Van'daki müteşebbise de imkan sağlayacağı için, bu durum Adil Düzende olmayacaktır. Adil Düzen özel sektör cennetidir.
KİT'ler Türkiye ekonomisinde büyük bir yer tutmaktadır. Önce bunların ekonomik çalışması sağlanacak. Çalıştırmak isteyen müteşebbise (ki bu müteşebbis oradaki sendika olabilir) devlet tesis ve genel hizmet payı diye, üretimden iki pay alarak devredebilecektir. Diğerleri ise isçilik, hammadde ve teşebbüs paylarını alırlar. Şayet işletme kâr sağlamazsa müteşebbis değiştirilir.
Bir kimse KiT'lerden herhangi birini satın almak isterse bu da mümkündür. Ancak, bu tesisleri Thatcher'in oğluna peşkeş çekmek, arsası için fabrikayı satın alıp o fabrika ve üretimini yok etmek, Ereğli'ye ithal kömür satıp, komisyon parasını almak için Zonguldak kömür üretimini durdurmak, fabrikayı satıp beş yıldızlı otel inşa etmek, şeklinde olamaz. (RP'nin özelleştirme hakkındaki görüşleri)
Yurtdışından birçok işçi yatırım yaptı fakat, yönetici olmadığı için başarılı olamadı. Şimdiye kadar müteşebbis ve yöneticinin yetişmemesinin sebebi, imkanların tümüne yakınının holdinglere yönlendirilmesidir. Adil Düzen'de dürüst her müteşebbise kredi imkanları sağlanacağı için, müteşebbis ve yöneticiler artacak, yaygın yatırım hamlesi gerçekleştirilecektir.
Stratejik tesislerin satılması ise, hiçbir zaman mümkün değildir. Fransa'da, İngiltere'de demir-çeliğin % 80'i devletin elindedir. KİT'lerin Avrupa'daki durumu da şöyledir.
B.Almanya'da 1570 adet KİT, Fransa'da 400 adet KİT, İtalya'da 800 adet KİT mevcuttur.
12) Adil Düzen Nerede Var? Sorusu
İnsanlık tarihinin gelişiminde de asıl sistem olarak hep "Adil Düzen" aranmış ve benimsenmiştir.
Adil Düzen asırlar boyu o günün şartlarına göre dünyanın birçok yerinde tatbik edilmiştir.
Asıl Kapitalizm ve Sosyalizm sonradan çıkma arızî sistemlerdir.
-Tarihçe!
İnsanlık asırlar boyu Adil Düzen'in temel esaslarına uygun bir ekonomik düzeni tesis etmek ve yürütmek için gayret göstermiştir.
Miladi 1492'de Amerika'nın keşfinden sonra başta İngiltere ve İspanya olmak üzere batılı ülkeler, Amerika'dan getirdikleri altınlarla zenginleştiler. Deniz güçlerini artırdılar. Bu yolla elde ettikleri üstünlükle Afrika ve Asya'da sömürgeler kurarak o bölgeleri sömürmeye başladılar.
Böylece, batı ülkelerinde sermaye birikimlerinde önemli gelişmeler, bu gelişmelere paralel olarak 16. asırdan itibaren İtalya'da pazar yerlerinin yakınlarında banco = masalar görülmeye başlandı.
Pazar yerinde ihtiyaç duyulduğu malı alamayanlara "biz alalım, siz bunu ilerde su kadar fazlasıyla bize geri ödersiniz" diyerek, faizci kapitalist sistem yavaş yavaş gelişmeye ve her tarafa yayılmaya başladı. Zamanla bir kaç asır içinde KAPİTALİZM "VAHŞİ KAPİTALİZM" haline dönüşerek gelişmeye başladı. Ve giderek sosyal buhran, bunaltılar ve pat-lamalara sebep oldu. Kapitalizm, tatbik edildiği ülkelerde, sistem içindeki 5 mikrop vasıtasıyla kısa sürede, Tablo: 1'de gösterilen 16 hastalığı meydana getirmektedir.
KAPİTALİZMDE :
* Devletin haksız, keyfî müdahaleleri
* Faiz ve Sömürü
* Fiyatların tekeller tarafından oluşturulması
* Paranın köle etme unsuru olarak kullanılması
* Kalkınmayı, teşebbüsü ve üretimi önlemesi
yüzünden insanlığa saadet getirmesi mümkün değildir.
Çünkü huzuru, hürriyeti, adaleti, refahı ve itibarı tahrip ediyor.
KOMÜNİZM
* Bu sonuçlara reaksiyon olarak komünizm doğdu. O da sağa yuvarlanan arabayı sola yuvarladı.
Çünkü;
* Faizi kaldırayım derken, kârı da ortadan kaldırdı
Kâr: İhtiyaç duyulan mallar ve hizmetlerin süratle üretilmesini sağlayan en önemli hayati faktördür.
Bu sayede ekonomi kendini en güzel ve sağlıklı bir şekilde tanzim etmekte ve israflar önlenmektedir.
* Tekeli kaldırayım derken, fiyatların serbest piyasada teşekkülünü de ortadan kaldırdı.
Fiyatların serbest piyasada teşekkülü:
Bu da sıhhatli bir ekonominin en hayati unsurudur.
Böylece ekonomi kendisini en iyi şekilde tanzim etmekte ve israflar önlenmektedir.
Rasyonel üretim, iyi kalite, ileri teknoloji böylece teşvik edilmiş olmaktadır.
* Sömürüyü kaldırayım derken, mülkiyeti de, serbest teşebbüsü de ortadan kaldırdı.
Mülkiyet ve serbest teşebbüs:
Ekonomi ve hızlı kalkınmanın motorudur ve itici gücüdür. Bunların kaldırılması insan tabiatına aykırıdır.
Bunların olmaması ekonomide geri kalmanın temel sebebidir.
İşte, temeldeki bu vahim hatalarından dolayı Komünizm de insanlığa saadet getirmemiştir. 70 yıllık bir zulüm döneminden sonra iflas etmiştir.
Komünizm-Kapitalizm, "Hakkı Değil" "Kaba Kuvveti" üstün tutan batı medeniyetinin ekonomik sistemleridir.
Temelde birbirinin aynı olan 2 ikiz kardeştirler. Çünkü her iki sistemde birer "ezen, ezilen" sistemleridirler. Aralarındaki tek fark, Komünizmde ezen güç "Siyasi güçtür", Kapitalizm' de ise ezen güç "Sermaye gücü"dür.
Bu gün Komünizm nasıl iflas edip çökmüşse, aynı şekilde Kapitalizm de iflas etmeye mahkumdur.
Kapitalizmin halen suni olarak yaşatılmaya çalışılması, yeryüzündeki bazı sömürü mihraklarının işidir. Kapitalizmi fakir fukaranın ve geri kalmış ülkelerin sömürülmesi için bir "Emme kamışı" gibi kullanan bu mihraklar, her türlü kuvvet ve baskıyla Kapitalist sistemi zorla yaşatmaya çalışmaktadırlar.
Ancak, tedavi adlı kitabımızın 79'uncu sayfasındaki şemada da görüldüğü gibi, insanlık tarihi boyunca "Hakkı Üstün Tutan" medeniyetlerle "Kuvveti Üstün Tutan" medeniyetler birbiri arkasına gelmiş (gece ve gündüz gibi) birbirlerini takip etmişlerdir.
Bütün insanlık tarihinin de açıkça ortaya koyduğu gibi, insanlığa saadet getirmesi mümkün olmayan, Papa'nın tabiriyle "bir günah yumağı"ndan başka birşey olmayan Kapitalist sistem de, Komünist sistem gibi yok olacak ve yerini "Adil Düzen"e bırakmaya mecbur kalacaktır.
Böylece insanlık, bir sabaha, bir gündüze, bir saadet düzenine kavuşacaktır.
Dolayısıyla, arızî olan, geçici olan "Adil Düzen" değil, tam tersine Kapitalizmdir.
Asli olan, kalıcı olan "ADİL DÜZEN"dir.
Kapitalizm ve sosyalizm, insanlara felaket getiren, sömürüye dayalı hastalıklardır. Dünyada huzuru bozdu, milyarlarca insanı aç sefil bıraktı. Çünkü bu sistemler kuvveti üstün tutan sistemlerdir. Hakkı üstün tutan Adil Düzen maalesef bugün dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Ancak bu hastalıkların tedavi edilip sıhhat bulması için, Adil Düzen'in tatbik edilmesi şarttır. Muhtemelen bu tedavi Türkiye'den başlayacaktır.
TABLO: l
KAPİTALİZMİN 5 MİKROBU
* FAİZ
* VERGİ
* DARPHANE
* BANKA DÜZENİ
* KAMBİYO
KAPİTALİST DÜZENİN 5 MİKROP
VASITASIYLA MEYDANA GETİRDİĞİ
16 HASTALIK:
1. Açlık
2. Fakirlik
3. Pahalılık
4. Enflasyon
5. İşsizlik
6. Sömürü
7. Geri Kalmışlık
8. Adaletsiz Gelir Dağılımı
9. Uluslararası Dengesizlik
10. Dış Borçlar
11. Sosyal Patlamalar
12. Harpler
13. Terör
14. Mafya
15. Rüşvet
16. Ahlâki Çöküş
13) Teknolojide Biraz Daha Geri Bir Ülke
TEKNOLOJİDE BİRAZ DAHA GERİ BİR ÜLKE, ADİL DÜZENE GEÇEREK, KAPİTALİZMLE YÖNETİLEN BİR EKONOMİ İLE REKABET EDEBİLİR Mİ?
Adil Düzen'de üretimin çok ucuz olduğu bilinen bir gerçektir. Bu sebepten dolayı bu ucuz üretimle faizci kapitalist düzenin rekabet edemeyeceği aşikardır. Nitekim, 20 sene evvel Japonya çok kalitesiz üretimle dış piyasalara girebildi, hem de kapitalist düzen içinde. Adil Düzen’in avantajı ise çok çok fazladır. Japonya'nın bugünkü durumu bellidir. Aynı şekilde Kore, Tayvan önümüzdeki misallerdir. Yani çok ucuz üretimlerin dünya piyasalarında pazar bulamamaları imkansızdır. Zaman içinde zenginleşen Türkiye, teknolojik araştırmalara da gereken önemi verecek ve Adil Düzen avantajı ile mutlaka batılı ülkelerin önüne geçecektir.
Doğu Almanya eyaletlerindeki tesisler de teknolojisi bakımından geridir. Batı Almanya bu fabrikaları söktü 10.000'lerce işçiyi işsiz ortada bıraktı. Trilyonlarca marklık imkan heba edildi.
Doğu Almanlar acaba bir çıkış yolu bulunabilir mi? diye bizden Adil Düzen hakkında malumat istiyorlar.
Faiz ve haksız vergileri kaldırmak sureti ile Doğu Almanya'daki üretim maliyetini yarıya indirmek, bu suretle oradaki teknolojik bakımdan biraz geri olan tesisleri batı tesisleriyle ekonomik bakımdan rekabet edebilecek hale getirmek ve böylece ekonomiyi düzlüğe çıkarmak mümkündür, (oradaki oranlara göre). Bizde nasıl KİTler batırılıyorsa, Batı Almanya'da Doğu Almanya'daki tesislerini batırdı. Teknolojik olarak biraz geri olan bir tesis, üretim maliyetlerini faiz ve vergi ile yükselten kapitalist sistemdeki biraz daha ileri teknolojiye sahip tesisle rekabet edebilir.
Bizde, 1989'da Ereğli Demir Çelik Fabrikası o yılki grev yüzünden bir defada 100 Milyon $ zarar ediyor, bu zararı ödeme gücü varken ödetilmiyor. (Ereğli'de 400 Milyon $'lık hissesi var). Faizle para alarak faaliyete devam ettiriliyor. Böylece kuruluşu batırıyorlar. Öyleyse tesisleri batıran ana un-sur faizdir. Bir tesisin "Teknolojik bakımdan verimli olması" başka şeydir. "Herhangi bir ekonomik düzende verimli olup, ol-maması" başka şeydir.
14) "Adil Düzen'de Vergi Beyana Tabidir"
"ADİL DÜZEN'DE VERGİ BEYANA TABİDİR, VERGİ KAÇAKÇILIĞI OLMAZ" NE DEMEKTİR?
Mevcut düzende istikrar yoktur. İstendiği an, istendiği kadar vergi konabiliyor. 5 Nisan kararlan ile herkesin elindekinin yarısı alındı. Bu şartlar içinde herkesin muhtemel bir zarara uğramamanın tedbirini alması zorunluluğu doğuyor. Vatandaş kendi hükümetine güvenemiyor.
Adil Düzen'de ortaklar birden fazla olduğu için, üretim miktarının tespitinde otokontrol sistemi vardır. Her ortak üretimi gözetir, böylece üretimin hakiki miktarı beyan dışı kalamaz.
Kredi; ödenen vergi ile artar. Fazla vergi ödeyen, yani devletin üretimden payını alması suretiyle daha fazla gelir elde etmesine vesile olan bir kuruluş, devlet hizmetlerinden öncelikle daha büyük nispette yararlanır, hisse senedi değeri daha yüksek olur. Bu da herkesi hakiki vergisini ödemeye teşvik eder.
Vatandaş hükümete güveniyor. Çünkü ilave vergi koyma yetkisi yok. Ayrıca vergi kârdan alınmadığı için kârını sakla-mağa da ihtiyaç yoktur. Vergi devletin üretime yaptığı katkı karşılığındaki kendi hakkını almasıdır. Vergi adil ve hakkanidir. Kimse vergi kaçırma ihtiyacı ve baskısı duymaz.
Üretimi, dolayısı ile kârı büyük olan ve bunun sonucu olarak devletin de daha fazla gelir elde etmesine vesile olan şirketlerin hisse senetleri daha fazla itibar gördüğü için, mümkün mertebe üretim; fazla yapılıp olduğu gibi gösterilecektir.
Adil Düzen aynı zamanda ahlâk düzenidir. Bundan dolayı da beyanları samimi olur. İnancının gereği olarak devletini kollar, devletin hakkını az göstermek şöyle dursun, fazla vermek ister. Tarihte bu böyle olmuştur.
Tabii ki istimlak, güvenlik mevzularında da fazla vergi ödeyen lehinde hükümler vardır. Dolayısıyla herkesin gerçeği olduğu gibi göstermesi ve beyan etmesi kendi menfaatinedir.
Bundan dolayıdır ki, Adil Düzen'de ne kavga, ne vergi itirazı ne uyuşmazlık ne de bu bürokrasi ve formaliteye ihtiyaç yoktur. Bu günkü sistemde devletin, vergiler ile uğraşmaktan vatandaşın, müteşebbisin işi ile uğraşmaya vakti kalmadığı gibi, dürüst beyanda bulunanların da çoğu zaman mağdur olduğu bir gerçektir.
15) "Adil Düzen, Nazari Bir Düzendir İddiası
"ADİL DÜZEN NAZARİ BİR DÜZENDİR, TATBİK KABİLİYETİ YOKTUR" İDDİASI:
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, eskiden beri asırlar boyu o günün şartlarına uygun olarak Adil Düzen bir çok yerde tatbik ediliyordu. Sömürü ve kuvveti üstün tutan kapitalizm ve sosyalizm arızîdir. Sonradan çıkmışlardır.
Milli Görüş'e geçmişte verilen sınırlı imkanlarla çok büyük yatırım hamleleri gerçekleştirildi ve üretim yukarıda değinildiği gibi kat kat arttırıldı.
İşte: 1974-1977 koalisyon döneminde, DESİYAB' da krediler kriterlere göre adilane dağıtıldı.
İşte: Refahlı belediyelerde tatbikat.
1974'de hayvancılık ve tarım kredilerini faizsiz verdik. Odalar Birliği’nde daha evvel maden teşvik kredileri ta-rafımızdan faizsiz olarak dağıtıldı. Bugün de belediyelerde elden geldiği kadar Adil Düzen tatbik edilmeye çalışılıyor. ("Biz konuşmuyoruz, yapıyoruz" adlı broşüre bakınız!)
16) Adil Düzen'e Nasıl Geçilecek?
ADİL DÜZEN'E NASIL GEÇİLECEK, NE KADAR ZAMAN GEREKECEK?
Bu bozuk düzende her gün, 60 milyon insanı çok büyük ölçüde etkileyen kararlar alınıyor.
5 Nisan kararlan ile şu, şu fabrikalar kapanacak, şu kadar kişi işsiz kalacak, yatırım yapılmayacak, herkes yeniden ilave şu kadar vergi verecek denildi ve döviz fiyatının yükselişini durdurmak için mevduat faizlerini yılda; % 440 hatta (Rant % 1000)'lara çıkarıyorlar. 40 trilyon bulabilmek için üç aylığına % 50 faiz ödüyorlar, yani aldıkları 40 trilyonu 3 ay sonra 60 trilyon olarak geri ödeyecekler. Bu, yıllık faiz % 406 demektir.
İç borçta da, dış borçta da durum budur. Bunu bir vatandaş yapsa veya söylese, "sahtekârdır" denecek. Bu yıkıcı kararlar bir günde alınabiliyor da milletin ekonomik yönden saadetini sağlayacak Adil Düzen'e geçmek için atılacak adımlar neden yavaş atılsın, geçiş ille de uzun zamana yayılsın?
Esasen ekonominin 5 mikrobunu içinde bulunduran sis-tem Adil Düzen olamayacağına göre, bu mikropların tedricen kalkması şeklindeki ara sistem de tahribatın devam ettirilmesi manasını taşır ve tedriciyette tedavi mümkün olmaz.
Yukarıda zikredilen sert, yıkıcı, öldürücü tedbirler yerine, iyileştirici, tedavi edici, saadete taşıyıcı sistemin tatbikatında "ağırdan almak" mevzuu bahis olamaz.
O halde, Adil Düzen'e geçiş, hemen başlayacaktır. Ve mümkün olabilen azami süratte gerçekleştirilmesine çalışılacaktır. Şimdi beş mikrobun nasıl kalkacağını ayrı ayrı gözden geçirelim:
a) Faiz Mikrobu;
Faiz mikrobu yatırımları pahalılaştıran, yatırımı yapılamaz hale getiren, üretimi baltalayan, işletme sermaye ihtiyacını normalin çok üstüne çıkaran, ticari hayatta bir malın tüketici eline geçmesine kadar her ticari kademede fiyatı yükselten ve neticede bütün bu artıştan yükselen fiyatlar vasıtasıyla, fakir fukaranın sırtına yükleyip kanını emen bir mikroptur. Esasen, kapitalist sistemin vazgeçilmez unsuru olan faizin, gelinen noktada gördüğü işler bakımından küçültülme şansı da yoktur. (Mesela, bugün için döviz fiyatını durdurma mekanizması olarak ve devlete borç para temin etmenin tek çaresi olarak kullanıldığına göre azalması imkansızdır.) Fasit dairenin gittikçe büyümesi doğaldır. Kaldı ki faizin azı da aynı tahribatı yapmaktadır.
Adil Düzen’e geçilince üretim ve yatırıma "Faizsiz kredi veren" devlet bankası hemen faaliyete geçecektir.
Bu durumda diğer bankalar faizle kredi veren müesseseler olmaktan çıkacak, bunun yerine ellerindeki imkanları en kârlı teşebbüslere, üretim alanlarına hammadde temin eden, veya üretime faydalı bir katkı ile "kâr ortağı" olarak iştirak eden müesseseler haline dönüşeceklerdir. Böylece, üretime yaptıkları katkı karşılığında kendi haklarına düşen payı üretimden almak suretiyle bugünkünden daha çok nema getiren ve fakir fukarayı faizli maliyetlerle ezmek yerine, ucuz ve bol üretimi teşvik eden kuruluşlar haline dönüşeceklerdir.
Faiz kalkınca ne olur?
Mevduat sahipleri bakımından: Parasını bankaya yatıran kişinin mevduatına herhangi bir şey olmayacak, ancak bu mevduat faiz getiriyorken bu sefer bankanın iştirak edeceği yatırım ve ticari faaliyetlerden kâr payı alacak. Hızlı bir kalkınma hamlesi içinde bu kâr payı şimdiki aldığından daha fazla alabilecektir ve bu kârlar reel kâr olacaktır.
Şimdiki aldığı faiz, enflasyon sebebiyle para değerindeki düşüşü bile karşılamaktan uzaktır. Aslında mevduat sahibi kâr değil, zarar etmektedir. Buna ilave olarak % 100 faizle verdiği parası % 250 faizle kredi olarak holdinglere verilmektedir. Bu paraların faizleri mevduat sahibinin de kullandığı tüketim mallarını pahalılaştırarak mevduat sahiplerini de yoksullaştırmaktadır. Gene bu kredilerin bir kısmı batık kredi veya is-raflara gitmekte, bunu da fakir halk (mevduat sahipleri de dahil) ödemektedir.
Faiz yerine kâr-zarar ortaklığı sistemi bu zulmü kökünden kaldırmaktadır. Faizin olmadığı sistemde zarar ihtimali yok gibidir. Çünkü banka, yüzlerce hatta binlerce hizmete ortaktır. Bunların 5-10 tanesi zarar etse bile neticede çoğunluğu kâr edeceği için ortalaması kâr olacaktır.
Kredi alan ve bunu bir mukaveleye bağlayanlar yönünden de, herhangi bir problem olmayacaktır. Çünkü alınan para üretime katkı olarak kullanılacak ve buna karşılık da üretimden hakkını katkı payına göre alacak, böylece bankaya parasını yatıran faiz değil bir kâr payı olacaktır.
Bankalar yönünden de faizin kalkması problem doğurmaz: Bankalar yerindedir, sadece çalışma sistemi değişmiştir. Faiz toplayan bu müesseseler artık kalkınma, yatırım ve uygun ticari faaliyetler için fizibiliteler yapan ve kârlı faaliyetlere kâr ortaklığı ile mevduatları aktaran, kalkınmayı tahrik ve teşvik eden müesseseler haline dönüşecektir. Fakir fu-karanın gözyaşı yerine mudilerine temiz ve reel bir kâr sağlayacaktır.
b) Vergiler: Bu günkü vergi sistemi iktidarın iki dudağı arasında istenen düzeyde olmaktadır. Ve bugün vergi oranlan keyfi bir şekilde değişmekte ve vergi yükü gayri adil bir-şekilde gittikçe artmaktadır. Çok çeşitli vergiler mükelleflerin zamanının yarısını almaktadır. 5 Nisan kararları bu faciayı gün ışığına daha çok çıkarmıştır. Yapılacak iş, bütün bu vergiler yerine, devletin hizmetlerine karşılık bir tek verginin konması, bunun Anayasa ile belirlenmesi ve üretim üzerinden alınmasıdır ki, bununla hem vergi ödeyen, hem de devlet rahat bir zemine oturmuş olacak ve hiçbir iktidar dilediği vergiyi koyamayacaktır. Şimdiki vergiler üst üste katlanarak fiyatları arttırmak suretiyle çoğunluğu fakir olan tüketici kitleyi ezmektedir. Bu zulmün he-men kaldırılması zaruridir.
c) Darphane: Şimdiki sistemde paraya, ihtiyaç duyuldukça basılıyor ve bunun için herhangi bir mal üretilmiş olup olmadığına bakılmıyor. Yani gerektiğinde karşılıksız para basılıyor, böylece paranın satınalma gücü azaltılarak bir çok zulme sebebiyet veriliyor.
Diğer yandan dış ülkelerle yapılan anlaşmalar da paramızın karşılığı; altın, döviz stoku ve IMF deki kullanılmamış krediler toplamı olarak kabul edilerek memlekete dar bir gömlek giydirilmiş olup, gelişme imkanı bırakılmamıştır. Paranın mal karşılığı basılması prensibi kabul edilip, karşılıksız para basma zulmü ortadan kaldırılmalıdır.
d) Kambiyo: Faiz ve haksız vergiler her sene üretim maliyetini arttırıyor. Bu ise üretilen her malın fiyatının her sene artmasına sebep oluyor. Mesela, birinci sene l kg. pamuk üretimi ABD'de 1$, bizde 30.000 TL. ise 1$ = 30.000 TL. olur. İkinci sene, bizde 60.000 Lira'ya çıkıyorsa l $ = 60.000 TL olur. Yani paramızın değeri yarıya inmiş oluyor. Halbuki Adil Düzen'de üretim maliyetleri en aşağı üç dört misli ucuz olacak ve faiz ile haksız vergi gibi Üretim maliyetlerini arttırıcı faktörler olmayacaktır. Üretim maliyetleri de değişmeyeceği için paramızın değeri yükselecek. Dış paralar, faizleri az olsa bile, faizci sistemin paraları olduğu için, TL karşısında değer kaybedecektir. Böylece, en muteber para Adil Düzenin parası olacaktır.
e) Banka sistemi: Şimdiki banka sistemi fakirden alıp zengine veriyor. Mudi parası için % 100 faize razı iken araya banka giriyor mudiden % 100 faizle aldığı bu parayı, % 250 ile kredi olarak veriyor. Bu uygulama maliyetlerin anormal artmasına, israflara, batık kredilere sebep oluyor. Bunları da tekrar fakir halk ödüyor.
Böylece gelir dağılımındaki adaletsizlikler her geçen gün artıyor. Ezilen kitle çoğalıyor, tekeller meydana geliyor. Teşebbüsün gelişmesi ve genişlemesi önleniyor. Bu ekonomik tahribatın bir an evvel kaldırılarak daha yaygın bir kredi ve teşebbüs sistemine geçilmesi ve böylece gelir dağılımındaki adaletsizliklerin giderilmesine yönelik hamlelerin desteklenerek Adil Düzenin ortaklık sistemine hemen geçilmesi zaruridir.
Burada bankaların fonksiyonu; tek başına yatırım veya ticaret yapma imkanı bulamayanların tasarruflarını yan yana getirip uygun kârlı yatırımlara yöneltmek olmalıdır.
Böylece sömürünün olmadığı temiz ve reel kâr sağlayan, tasarrufları üretime yönlendiren ve herkese hakkını kârdan temin eden Adil Düzen tahakkuk etmiş olacaktır.
17) Adil Düzen, Gemiyi Nasıl Yüzer Hale Getirecek?
ADİL DÜZEN ŞİMDİKİ BATAN GEMİYİ NASIL HIZLA YÜZER HALE GETİRECEK?
Ekonomimizi tahrip eden 5 mikrop ortadan kalkınca aynı imkanla:
- Yatırım, 5-6 misli artacak bir fabrika yerine 5 fabrika yapılacak.
- Üretim, faizli hiç bir sistemin rekabet edemeyeceği ölçüde ucuz ve 3-4 misli artacak.
- Adil Düzen'in getirdiği istikrar ve faydalı, verimli projeleri gerçekleştirme imkanı sayesinde "akıllı, bol, ucuz üretim" arta-cak.
- İşçi ihtiyacı 4-5 misli aratacağı için işsizlik ortadan kal-kacak.
- Herkes üretimi arttırmak suretiyle gelirini arttırma yolunu seçeceği için, üretime katkıda Bulunan ortaklar menfaat paralel-liği sebebi ile üretimi daha da arttırma gayretine girecek.
- Yurtiçi ihtiyacından fazla ve ucuz üretim ihraç edilmek suretiyle döviz ihtiyaçları fazlası ile karşılanmış olacak.
- Paranın satınalma gücü yükselecek, fiyatlar sabitleşecek, enflasyon ortadan kalkacaktır.
- Ülke, borç alan ve çok ithalat yapan ülke yerine, borç veren ve çok ihracat yapan itibarlı ülke durumuna girecektir.
- Gelir dağılımındaki adaletsizlikler kalkacağı için, ezilen sınıflar, insanca yaşama ve teşebbüs yapma, daha çok tasarruf yapma ve harcama imkanlarına kavuşturulacaktır.
Böylece zenginleşen ülke bütün vatandaşların her türlü eğitim, sağlık, sosyal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılamış olacaktır.
18) "Zengin Vatandaş"ı Nasıl Gerçekleştirecek?
ADİL DÜZEN NE YAPACAK DA "ZENGİN VATANDAŞ, ZENGİN ÜLKE'Yİ GERÇEKLEŞTİRECEKTİR?
Yatırımın kısa zamanda bir kaç misline, üretimin de aynı şekilde misilleri ile artması ve bu hamlelerin durmadan devam etmesi, aynı zamanda yaygın olması, kısa zamanda vatandaşı zenginleştirecektir. Cenab-ı Hakk'ın ülkemize verdiği nimetler servete dönüşecektir.
Vatandaşın imkanlarının artması ise, ülke imkanlarının artması demektir.
Bunlara ilave olarak, devletin alacağı paylar da miktar itibariyle kat kat artacaktır.
19) Adil Düzen, Neden İstikrarlı bir Düzendir?
ADİL DÜZEN, NEDEN İSTİKRARLI BİR DÜZENDİR?
Şimdiki düzende faiz, vergi, darphane, kambiyo ve bankacılık sistemi hükümetin iki dudağı arasındadır. Hiç kimse yarının ne olacağını, ne kararlar çıkacağını kestirememektedir. 5 Nisan kararları bunun çok açık örneğidir.
Buna mukabil faizin olmadığı, verginin anayasa ile tespit edildiği, yani kimsenin aklına geldiği gibi vergi koyamadığı bir düzen olan Adil Düzen'le ancak istikrar sağlanabilir. İnsanlar geleceklerine güven içinde hazırlanmak amacıyla tasarruflarını yatırımlara kanalize edebileceklerdir. Geleceğe yönelik hesaplan altüst edecek enflasyon olmayacaktır.
Darphane, ancak mal karşılığı para basacaktır. Çünkü, karşılıksız para basmak zulümdür ve haksızlıktır. Adil Düzen, zulüm ve haksızlığın olmadığı düzendir.
Paramızın dış paralar karşısında her geçen gün değer kazanmasını sağlayan ve 31 temel esası anayasa ile teminat altına alan bir Adil Düzen, ebette istikrarlı bir düzendir.
20) Adil Düzen, Neden Barış Düzenidir?
ADİL DÜZEN, NEDEN "ÇATIŞMA DÜZENİ" DEĞİL "BARIŞ DÜZENİ"DİR
Mevcut düzende;
Çalışmanın karşılığı ücret olduğu için:
İşveren daha az ücret vermek, işçi ise fazlasını almak isteyecektir. Böylece düzende kavga vardır. Bu bozuk faizci düzen temelde bir "çatışma düzeni"dir.
Anlaşmalar sağlansa bile kısa zamanda idarenin sebebiyet verdiği enflasyonla işçi alım gücü, mukavelesini yaptığı tarihteki satmalına gücünün altına düşeceği için, (Mesela mukavele başında işçi, bir ekmek için ödediği para ile, enflasyon sonucu kısa zamanda yarım ekmek alabilecekse) bir müddet sonra kavga başlayacaktır.
Sistemde menfaat zıtlığı olduğu için ücret dışındaki her meselede de çatışma vardır.
Aynı şekilde, idarecilerle vatandaş arasında da mantıksız, tahammül edilemez, gayri adil kararlardan dolayı devamlı çatışma, kaçma ve kaçırma vardır. Ve bu tatbikat her zaman sosyal patlamaların meydana gelmesine sebeptir:
Halbuki Adil Düzen de:
* İşçi ile işveren arasında,
* İdareci ile halk arasında,
* Doktorla hasta arasında,
* Avukatla müvekkil arasında,
menfaat paralelliği vardır.
Herkes üretimden belirlenmiş bir pay alacağı ve üretim arttıkça pay büyüyeceği için, herkes üretimi arttırma yönünde gayret edecek ve üretimi azaltan çatışmaya değil, barış içinde üretimi arttırmaya gayret edecektir. Üretimin artması hem işçinin hem de işverenin lehine olacaktır. Bu düzende işçi önce işvereni, işveren de işçiyi düşünecektir.
Böylece, Adil Düzen çatışma değil, barış düzenidir.
İş Adamı Orhan Şişman’ın Ramazan Bayramı Kutlama Mesajı
-
İş Adamı Orhan Şişman’ın Ramazan Bayramı Kutlama Mesajı İş Adamı Orhan
Şişman’ın Ramazan Bayramı Kutlama Mesajı Tüm İslam Aleminin,
çalışanlarımızın ve hem...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder